HÜDA PAR: 6284, kadını ve erkeği birbirinin rakibi haline getirdi
HÜDA PAR Genel Başkan Yardımcısı ve Kadın Kolları Başkanı Sema Yarar, batı zihniyetinin kadını bir meta ve sömürü aracı olarak gördüğünü kaydetti.
HÜDA PAR: 6284, kadını ve erkeği birbirinin rakibi haline getirdi
HÜDA PAR: 6284, kadını ve erkeği birbirinin rakibi haline getirdi
HÜDA PAR’ın kadına bir sosyolog, dil eğitmeni, ruh ve kültür bilinci, kültürleri nesilden nesile aktaran taşıyıcı yönüyle baktıklarını ifade eden HÜDA PAR Genel Başkan Yardımcısı ve Kadın Kolları Başkanı Sema Yarar, kadının eğitiminin değerli olduğunu, asli vazifeliğinin annelik olduğunu ve hayat şartlarının kadını çalışmaya mecbur kılmaması gerektiğini belirtti.
Bugün kendilerine sözde demokrasi dersi vermeye çalışanları dönüp kendi geçmişlerine bakmaya davet eden Yarar, halkın onların geçmişlerini unutmadığını, tesettürlülerin meclisten kovulduğu, üniversiteden atıldığı, üniversitelere alınmadığı, kamu kurum ve kuruluşlarında çalışamadığı dönemleri unutmadıkların ifade etti.
6284 Sayılı Kanun’un kadını korumak yerine hiç olmadığı kadar zarar verdiğini söyleyen Yarar, bu kanunun hayata geçirildiği dönemden sonraki istatistiki verilere bakıldığında evlenme oranlarını düştüğünün, boşanma oranlarını yükseldiğini ve her geçen gün kadın cinayetlerine bir yenisinin eklendiğine dikkat çekti.
“Kadın hayatın temel unsurudur, hayatın kendisi üzerine bina ve inşa edildiği bir varlıktır”
HÜDA PAR olarak kadına çok değer verdiklerini ve kadını önemsediklerini ifade eden Yarar, “Kadın gerçekten Allah-u Teala’nın yeryüzünde yaratmış olduğu çok nadide bir varlıktır, naiftir. Bundan dolayı ‘Kadın her alanda olduğu gibi siyasi alanda da varlık göstermeli ve Allah-u Teala’nın ona vermiş olduğu bu hakları kullanmalı.’ diyoruz. Çünkü kadın hayatın temel unsurudur, üzerine bina ve inşa edildiği bir varlıktır. Dolayısıyla Allah-u Teala’nın kadına vermiş olduğu bazı haklar var ve biz de bunun farkındayız. Allah-u Teala kadına bu hakları vermişken bizler de elbette bu noktada gereken hassasiyeti gösterip haklarının verilmesi için mücadele ediyor, bir çaba sarf ediyoruz.
“Biz öyle bir dine mensubuz ki cennet annelerin ayakları altına serilmiştir”
Yaptığı açıklamada batı zihniyetinin kadına bakış açısına da değinen Yarar, “Batı zihniyeti veya yaklaşımı gerçekten kadını kadınlıktan çıkarmış, bir meta ve sömürü aracı olarak görmüştür. Bizler HÜDA PAR kadın kolları olarak batının dayatmış olduğu bu yaşam şeklini kesinlikle kabul etmeyip kadına hak ettiği kıymeti değeri gösterme çabasındayız. Özellikle sanayi devriminden sonra batıda kadınlar bir sömür aracı olarak kullanıldı, günlük 18-20 saat boyunca kendi iş gücünü aşan bir çalışmayla kadın sömürüldü. Bu noktada hayatını ve ailesini kaybedenler, çeşitli hastalıklara yakalananlar oldu. Yani bu da kadının İslam’la var olduğunun bir kanıtıdır. Batının kadına vermiş olduğu yaşam şekli ve haklar ile İslam’ın kadına vermiş olduğu haklar ortada. Biz öyle bir dine mensubuz ki cennet annelerin ayakları altına serilmiştir.”
Bizim kadına bakış açımız şöyledir ki kadın her alanda varlık göstermeli; sosyal, siyasi ve eğitim ile aile hayatı içerisinde mutlaka aktif bir şekilde rol almalıdır. Çünkü bizler bugün çok çeşitlenmiş ve fazla karmaşık bir toplum haline gelmişiz. Bu karmaşık toplum içerisinde kadınla alakalı çeşitli sorun ve sıkıntılar peyda olabiliyor. Bu sorun ve sıkıntıları giderme noktasında gerekli hassasiyetin gösterilmesi gerektiğine inanıyor ve kadının toplumsal ve sosyal hayatın her alanında varlık gösterdikten sonra karşılaşmış olduğu sorun ve sıkıntıları giderme noktasında kadının bakış açısı ve düşüncesi çok önemlidir.
“Biz kadına bir sosyolog, psikolog, dil eğitmeni, ruh ve kültür bilinci, kültürleri nesilden nesile aktaran taşıyıcı yönüyle bakıyoruz”
Kadını en iyi anlayanın yine kadın olduğunu belirten Yarar, şunları kaydetti:
“Bu noktada bizler HÜDA PAR Kadın Kolları olarak böyle bir yola koyulduk ve böyle bir çaba içerisindeyiz. Kadın gerekli eğitimi alarak bir hekim, hâkim veya eğitimci olabilmeli, sağlık sektöründe yer edinebilmeli, hayatın bütün sahasında varlık gösterebilmelidir. Fakat kadının o hassaslığı göz önünde bulundurarak kadına yönelik düzenlemelerinin olması gerektiğine inanıyoruz. Zaten parti programımızda da belirttiğimiz nokta budur. Biz kadına bir sosyolog, psikolog, dil eğitmeni, ruh ve kültür bilinci, kültürleri nesilden nesile aktaran taşıyıcı yönüyle bakıyoruz. Kadın ne kadar eğitimli olursa ona göre toplumun refah seviyesi daha yüksek olacak, eğitim seviyesi yükseldikçe toplumda huzur ve mutluluk daha çok artacaktır.
Çünkü kadının eğittiği insanlar daha kendisiyle ve toplumla barışık; yaşamın, hayatın, geleceğin, toplumun, sorun ve sıkıntıların bilincinde olan bir nesil yetiştirecektir. Çünkü kadın bir eştir, annedir, evlattır, kız kardeştir. Bundan dolayı kadını farklı yönlerden ele aldığımızda sorumlulukları da çok daha farklıdır. Örneğin annenin evlada vereceği eğitimle ülkeler yönetiliyor. Biz diyoruz ki kadın ilkokuldan üniversite hayatına kadar toplumun her kesimine hitap edecek meslek dallarında yer almalı diyoruz.”
“Hayat şartları kadını çalışmaya mecbur kılmamalı, dilerse çalışmalı”
“Her şeyden önce kadının en asli vazifesi anneliktir, buna vurgu yapmak istiyoruz. Tabii ki kadın isterse çalışmalı, farklı meslek dallarında varlık göstermelidir fakat bu kadının çalışırken ailesini bir yana bırakması anlamına gelmiyor. Kadın çalışırken çalışma şartları kadının aile hayatı göz önünde bulundurularak düzenlenmelidir.” diyen Yarar, şu tespit ve önerilerde bulundu:
“Bu noktada HÜDA PAR kadın kolları olarak bahsettiğim bu konuları hayata geçirmek için çalışma alanında varlık gösteriyoruz. Hayat şartları kadını çalışmaya mecbur kılmamalı, dilerse çalışmalı yani mecbur bırakılmamalı gerektiğini savunuyoruz. Kadın zaten kendi evinde günün 24 saati durmadan dinlenmeden bir çalışma hayatının içerisindedir. Bir annenin hafta sonu tatili, senelik izni, emekliliği ve 8-5 mesaisi yok. Böyle olunca kadının yükü daha ağırdır. Evde kendi ailesiyle ilgilenirken çocukları ile ilgilenirken ve eviyle meşgul olurken bir çalışma hayatının içerisindedir. Dolayısıyla ikinci bir çalışma hayatı, kadına zorla dayatılmamalıdır. Bugün geldiğimiz noktada bir aileden kadın ve erkek çalışmadığı zaman gerçekten öyle bir noktaya geldik ki geçinebilmek neredeyse imkânsız durumdadır. Biz diyoruz ki kadın bu duruma getirilmemelidir. Örneğin aile içerisinde zaten bir çalışma söz konusu ve evlatlarıyla ilgileniyor en azından ev hanımlığı ve annelik yapıp 25 yılını tamamlayan ev hanımlarına bir emeklilik hakkı tanınmalı ama primleri devletin ödemesi suretiyle.”
“Muhalefetin kadına acımasızca saldırmasını hayretler içerisinde müşahede ediyoruz”
“Muhalefetin kadına acımasızca saldırmasını hayretler içerisinde müşahede ediyoruz, şaşkınlık içerisindeyiz. Hem cinsin olan bir kadın siyaset yaptığı için hem cinsin tarafından sözlü saldırılara maruz kalıyorsun. Bu, hakikaten bizi çok düşündürüyor. Siyasetse onlar yıllardır siyaset sahnesinde varlık gösterdi, çalışıyorlar. Biz, sessiz ve sedasız herkesin fikrine saygı gösterip onların siyaset yapmalarını izledik. Fakat bugün Geldiğimiz noktada bize acımasızca ve insafsızca saldırı yapılması hedef olarak gösterilmemiz bu asla siyasi üsluba ve siyasi arenaya yakışmayan bir yaklaşımdır. Kadının üzerinden kendi fikirlerini, ideolojilerini, hayata bakış açılarını, yaklaşımlarını dayatan bir yaklaşımdır. Kadınları kategorize etmek çok doğru bir yaklaşım değildir. Kadın, senin fikrini benimsemiyorsa, önemsemiyorsa, seninle hayata aynı bakış açısına sahip değilse, senden daha farklı düşünüyorsa ve farklı yaşıyorsa bu noktada bakıyorsunuz ki büyük bir yaygara koptu ve büyük bir saldırı başlatıldı.”
“Bugün bize demokrasi dersi vermeye çalışanlar dönüp bir de kendi geçmişlerine baksınlar”
“Herkes dilediği fikre sahiptir, biz özgürlükler ülkesiyiz. Demokrasi demokrasi deniyor demokrasi bunun neresindedir? Onlara ben soruyorum. Ben dilediğim şeye inanıp dilediğim yolda yürüme özgürlüğüne ve hakkına sahipken birilerinin çıkıp bu hakkımı engellemesi, gasp etmesi veya kötü algılara sebep olması, kötü yönde yönlendirmesi veya kadını kategorize etmesi asla kabul edilebilir bir şey değildir. Bugün bize demokrasi dersi vermeye çalışanlar dönüp bir de kendi geçmişlerine baksınlar. Kendi geçmişlerini biz ve halk unutmadı. Başörtülülerin meclisten kovulduğu zamanları, üniversitelerde başörtülülerin üniversiteden atıldığını, üniversitelere alınmadığı dönemleri, başörtülü insanların kamu kurum ve kuruluşlarında çalışamadığı, rahat bir şekilde kendini ifade edemediği dönemleri biz unutmadık! Onlar ilk önce dönüp kendilerini sorgulasınlar, kendi geçmişlerine baksınlar ve kendi geçmişleriyle hesaplaşsınlar. Bu insanlar, bize demokrasi dersi veremezler! bu insanlar ilk önce gitsinler demokrasiyi ve özgürlüğü öğrensinler, özgürlük, başkalarının hakkına girmek ve başkalarını karalamak değildir.”
“Özgürlük, her hak sahibine hakkını teslim etmektir. Biz bu bakış açısına sahibiz. Burası siyaset alanı, siyaset arenasında her düşünceye sahip insan, rahatlıkla gelip kendi fikrini ve düşüncesini söyleyebilmelidir. Biz kimseye sapkın ideolojileri ve sapkın fikirleri dayatmıyoruz, insanları bu noktada yönlendirmiyoruz. Sadece kendi fikirlerimizi, kendi doğrularımızı anlatıyoruz ve halk da bunu görüyor. Biz karalama kampanyası başlatıp da acımasız bir şekilde bizi eleştiren siyasiler gibi, diğer kadınları veya siyasilerin bakış açılarını, yaklaşımlarını, yapmış oldukları siyaseti eleştirecek veya karalayacak bir siyaset yapmıyoruz ve yapmayacağız da. Kendi doğru bildiklerimizi anlatmaya devam edeceğiz. Elbette ki halkımız, eğriyi ve doğruydu görecektir, kararını ona göre verecektir.”
“6284 Sayılı Kanun aile bireylerini, evin ve aile içerisinde kadını ve erkeği birbirinin rakibi haline getirdi”
“Toplumu yönlendiren ve topluma şekil veren bazı kurum ve kuruluşlar vardır. Bunlar eğitim kurumundan tutun siyaset kurumuna varana kadar çeşitlidir. Bunların arasında önem bakımından en değerli ve en kıymetli olan aile kurumudur.” diyerek ailenin önemine değinen Yarar, 6284 Sayılı Kanun’un zararlarına değinerek şunları dile getirdi:
“Aile kurumu çok büyük bir öneme sahiptir. Aile kurumunun korunması gerektiğine kesinlikle ve kesinlikle inanıyoruz. Biz; sağlıklı nesiller, güçlü bir toplum ve sağlıklı bir gelecek vaat ediyoruz. Sağlıklı bir gelecek için aile kurumunun korunması gerektiğine inanıyoruz. 6284 yasası, kadını korumak ve aileyi korumak için çıkarılan bu kanun, ne yazık ki hiç olmadığı kadar hem kadına hem de aileye zarar vermiştir. Bu kanunun hayata geçirilmesi ile birlikte ülkemizde istatistiki rakamlarla sabittir ki evlenme oranları düşmüştür, boşanma oranları artmıştır ve her geçen gün kadın cinayetlerine bir yenisi eklenmektedir. Bu da gösteriyor ki ne yazık ki kadın 6284 Kanunla korunamamaktadır. 6284 aile bireylerini, evin ve aile içerisinde kadını ve erkeği birbirinin rakibi haline getirdi. Böyle olunca aile içerisindeki sevgi, saygı, hoşgörü, dayanışma yerini kavgaya ve cebelleşmeye bıraktı. 6284 kadının beyanı esastır diyor. Kadının beyanının esas alınmasıyla yani kadının söylediği her bir sözü doğru kabul edip erkeğe ona göre muamele edilmesi ile erkek itibarsızlaştırılıyor, kadının eli güçleniyor ve aile kurumu zararı görüyor. Buda ne yazık ki kadın cinayetlerinin önüne ve kadına yönelik şiddete engel olmamıştır.”
“Aile Kurumu büyük zarar gördü. Bunun giderilmesi için 6284 Sayılı Kanun’un belli sıkıntı bölümleri var, o bölümleri düzeltilmesi gerekir”
6284 Sayılı Kanun’un zararlarını sıralamaya devam eden Yarar, “6284 Sayılı Kanun’u öyle bir hale geldi ki kadını iftiraya, yalancılığa yani her türlü gayri ahlaki yerlere ve şeylere yönlendirdi. Kadın rahatlıkla ‘Eşim bana şiddet uyguladı.’ deyip erkeği evden uzaklaştırabiliyor. Halkla birlikte iç içe olduğumuz için biz bunu hayatın içerisinden görüyoruz. Biz şiddetin her türlüsüne karşı olduğumuz gibi kadına yönelik şiddetin de her türlüsüne karşıyız. Her türlü şiddete karşı kadın korunmalıdır. Kadın çok zariftir, çok naiftir ve çok kırılgandır fakat çıkarılan kanunlar ve yasalar kadını çok hırçınlaştırdı, bencilleştirdi ve ben merkezli yaptı. Aile Kurumu büyük zarar gördü. Bunun giderilmesi için 6284 Sayılı Kanun’un belli sıkıntı bölümleri var, o bölümleri düzeltilmesi gerekir. Parti olarak biz bu bakış açısına sahibiz. Muhalefete baktığımız zaman aile kurumuna ve toplumumuza büyük zarar veren İstanbul Sözleşmesini geri getirme çabası içerisindedir. Bu konuda toplumumuzun geleceği noktasında büyük endişeler besliyoruz.” dedi.
“Bizim aile yapımız ile batının aile yapısı arasında çok büyük farklar var”
Batının kuramadığı aileye dem vuran Yarar, “Bugün aile olmayı becerememiş ve aile olmayı başaramamış batıya yönümüzü dönmek istemiyoruz. Kendi kültürümüzden ve kendi sosyolojik yapımızdan beslenip aile kurumunu ve kadını koruyacak yeni yerli ve milli yasaların ve kanunların çıkarılıp hayata geçirilmesini savunuyoruz. Bizim aile yapımız ile batının aile yapısı arasında çok büyük farklar var. Bizim yaşam tarzımızla onların yaşam tarzı çok farklıdır. Onların yasalarıyla biz kendi halkımıza ve kendi aile yapımıza yön ve şekil veremeyiz. Onların hayata bakış açısı farklı, bizim hayata bakış açımız farklıdır. Bundan dolayı biz yerli ve milli yasaların çıkarılıp hayata geçirilmesini savunuyoruz.” ifadelerini kullandı.
“Muhalefet kendileri gibi giyinip hayata kendileri gibi bakmayan kadını, galiba kadın olarak algılamıyor, kadın olarak görmüyor”
Muhalefetin kadın hakları konusunda asla samimi olmadığını belirten Yarar, “Samimi olmuş olsalardı kadınları kutuplaştırmayacaklardı, kategorize etmeyeceklerdi, her hak sahibine hakkını vereceklerdi ve asla bir kadın hem cinsi olan bir kadını bu şekilde saldırgan bir üslupla hakaretvari bir çıkış yapmayacaktı. Muhalefetin kadın hakları noktasındaki ikiyüzlülüğü gerçekten de çifte standart. Onlar kendileri gibi giyinip hayata kendileri gibi bakmayan kadını, galiba kadın olarak algılamıyor, kadın olarak görmüyor. Bu da kadın hakları noktasında sınıfta kaldıkları düşüncesini aklımıza getiriyor. Yani bugün feminist ve sapkın dernekler, akımlar öyle bir vaveyla kopardılar ki sanki HÜDA PAR gelince onların bütün haklarını ellerinden alacakmış gibi bir algı oluşturmaya çalışıyorlar. Fakat asla öyle değildir. Biz, kim olursa olsun ne olursa olsun nasıl olursa olsun hangi dilden hangi dinden hangi ırktan olursa olsun biz herkese kucak açıyoruz, herkesi bekliyoruz. Asla muhalefetin yapmış olduğu kadın siyasetini sergilemeyeceğiz, yapmayacağız ve bizim her kesime kapımız açıktır. Her hak sahibine hakkını teslim edeceğiz diyoruz.” diyerek konuşmasını sonlandırdı.
Kaynak: İLKHA